rozet

2/17/2015

Erotizm Nedir ?



Eski Yunan Ask Tanrisi Eros’un adindan türeyen “erotik” kavrami, genis anlamda, hem iki cinsin birbiriyle olan iliskisinde, hem de insanlar arasi dostluk ifadesinde ortaya çiktigi sekliyle askin çesitli görünümlerini içerir. Ancak bugün dar anlamda “erotik” dendiginde akla gelen, bir yandan cinselligin zihinsel ve ruhsal gelisimi, bir yandan da cinsellik coskusuyla yapilan oyunlar ve bunun sosyallesme, moda, sanat, ve reklamcilik gibi alanlara yaptigi etkilerdir. Bu baglamda toplumun veya kisinin erotiklesmesinden veya erotizminden söz edilebilir. Bu sekilde kullanildiginda erotizm, cinsellik kavraminin sinirlarini asmaktadir.
Erotizmin temelinde bir sevgi ve ask tutkusu yatar. Dolayisiyla çesitli resim, heykel, edebiyat, tiyatro, dans, film ve müzik yapitlarinda bu tutkunun izlerini bulmak sasirtici olmamalidir. Insanin ruhsal ve bedensel varliginin ayrilmaz bir boyutu olan bu duygunun, çaglar boyunca çesitli sanat ürünlerine ilham vermis olmasi dogaldir. Tüm insan yasaminin kökeninde bulunan erotizmin, degisik sanat dallarinca islenmesi elbette kaçinilmazdir.
Esas olarak ask yapmakta ve üremede ifadesini bulan insan cinselligi, daha baska alanlara da uzanir. Tüm eski ve “ilkel” kültürlerde insanlar, duygularini ve eylemlerini, dogayi denetlediklerini düsündükleri dogaüstü güçlere mal ederek, yasadiklari evreni insanlastirmaya ve cinsellestirmeye çalismislardir. Ilkel çaglarda çogu dinlerin baslica kaygisi, insan dogurganligini ve bunlarin yiyecek ihtiyacini saglamak ve artirmakti. Kötü güçlere karsi korunmak için de cinsel büyülere basvurulurdu. Toplumda kabul görmeyen erotik güdüler, cinsel cinlere mal edilip, onlarda canlandirilirdi. Her kültür su ya da bu sekilde erkek ve kadinin cinsel rollerini tanimlamaktadir. Güçlünün zayifi egemenligi altina almasi, birçok kültürün davranis kaliplarindaki cinsel saldirganligin varligina da isaret eder. Dogum, cinsel olgunlasma, evlilik, çocuk büyütme, ölüm ve ölümden sonraki yasam ya da yeniden dogus edimlerinden olusan çembere olan inanç ve bununla baglantili töreler yine cinsellik araciligiyla sürdürülür. Avlanma, kafatasi avciligi, ates yakma, sulama, çömlekçilik, madencilik gibi çok çesitli kültürel eylemler de genellikle cinsel bir simgesellik içerir. Tüm bunlar dolayisiyla, eski ve “ilkel” kültürlerin mitleri, dinsel törenleri ve sanatlari cinsel temalar açisindan çok genis bir çesitlilik göstermektedir.
Eski Yunan din ve mitolojisinde, hem güçlü bir erotik ilham kaynagi olarak, hem de dogudaki dogurganligin sembolik bir ifadesi olarak, tanrilara iliskin ask öyküleri can alici bir önem tasir. Cinsellik, din ve büyü içiçe girmis durumdadir. Lamba ve vazolardan resim ve heykellere kadar çesitli sanat ürünleri herhangi bir mahçupluk ya da suçluluk izi tasimadan, tamamen açik bir sekilde cinsel eylemleri sergilemektedir. Cinsellikle utanç arasinda yapay bag henüz kurulmamistir. Tanrilarin tanrisi Zeus’un ask serüvenleri bir çok vazoyu ve baska esyalari süsledigi gibi Rönesans’tan baslayarak çesitli çaglarin sanatçilarina da önemli bir ilham kaynagi ve bizzat konu olmustur. “Leda ile Kugu” öyküsü günümüze kadar defalarca resmedilmistir. Eski Yunan’da din, tüm cinsel aski gerekçelemekte, Dionysos tarikatiyla olan iliskisinden dolayi, erotik coskulanmaya kutsal bir nitelik yakistirmaktadir. Büyü, Dionysos’a tapinmada önemli bir boyut olmustur; bu özellik en belirgin. olarak “fallus” töresinde ortaya çikar: Fallusa (erkeklik organina) tapma, çok eski zamanlardan beri bir çok dinin bir parçasi olagelmistir. Yunanlilar da bunu, büyük olasilikla Misir fallus tanrisi Min’den almislardir. Eski Roma kültürü, Yunan düsünce ve göreneklerinden çokça etkilendigi halde, Yunanlilarin sanatta ve yasamda cinsellige karsi benimsedikleri son derece uygar tutumun benzerini Roma’da bulmak mümkün degildir. Yunanlilarin edebiyattaki etkisi daha büyük olmus, Roma erotik edebiyati, neseli ve eglendirici bir egilim tasimistir. Roma sanatindaki erotik anlatim temelinde Eski Yunandakine benzer düzeyde bir felsefe yatmamaktadir. Ama yine de, Romalilarin da erotik sanat konusunda kendilerine özgü ürünler verdigi belirtilmelidir.
Hiristiyanligin ilk dönemlerine ve orta çaga özgü sanat ürünlerinde erotizm, seyrek olarak ortaya çikar. Hiristiyan sanati fiziksel aski kinamis, ruhsal yücelmeye agirlik vermistir. Bu gelismede, bizzat Isa’nin degil, havarilerinden St. Paul’ün etkisi belirleyici olmustur. 8. yüzyila gelindiginde Hiristiyan kilisesi, tüm Ortaçag’a egemen olan ve uzantilari günümüze kadar gelen kati bir yasa benimseyerek cinsel davranisa iliskin kurallari tespit etmistir. Bu yasa, seks konusundaki yogun endise duygusundan kaynaklanmaktadir. Adem ile Havva’nin ilk günahindan dolayi herkesin günahkar dogdugu kabul edilmekte ve bu nedenle cinsel eylemlerin hepsi suç kavrami ile bagdastirilmaktadir. Cinsel birlesmeyle günahin arttigi düsünülür; onun için cinsellik tamamen günah sayilir. Ortaçag’da erotik görüntüler, temel olarak, zengin tabakalarca sahiplenilebilen degerli nesnelerle sinirli kalmistir: mücevherler, süslemeli mobilyalar ve el yazmasi kitaplar bunlarin basinda gelir.Antik Çag’a olan ilgiyi yeniden canlandiran Rönesans Hümanizmasi, 15. yüzyil Italya’sinin sanat anlayisinda çok büyük degisikliklere yol açti: çiplakliga yakistirilan utanç çagrisimlari kaybolmaya basladi ve aydin kafali laik hamilerin çogalmasiyla birlikte kilisenin sanat üzerindeki etkisi gevsedi.
Klasik Yunan Kültürü’nün yeniden dogusu, Venüs ya da Afrodit’in de yeniden dogmasiydi. Ask tanriçalarinin çiplak görüntüleri Rönesans sanatinin belirgin özelligi oldu. Bu erotizm, çesitli dinsel kisiliklere de yansidi. Bazi yorumlara göre, Mikelanj’in ünlü Piieta’lari bile Meryem’i, Hz. Isa’nin annesi degil gelini olarak göstermekteydi. 16. yüzyilla birlikte Havva ve Venüslerde genellikle idealizm yerini, natüralizme birakmaya basladi. Incil’den ya da mitoloji öykülerinden birinin arkasina saklanmadan, sevdigi kadinin erotik bir resmini yapmaya kalkan ressam Rubens’ di. 18. yüzyilda özellikle Fransiz resminin ahlak disi ve zevke düskün bir saray yasamini dile getirdigi söylenebilir. Zarif bir siklik ve ince bir sehvet düskünlügü her alana hakimdir. Bu gelismeyle tutarli olarak, Venüs ve Diana o zamana kadar olduklarindan çok daha kolay erisilebilir, seks sembolleri haline gelirler. Goya’nin “Çiplak Maya”si bunun en iyi örneklerinden biridir. 19. yüzyil, kendisinden önceki tüm çaglarin daha yogun bir sekilde cinsellik endisesi ve tutkusu içindedir. Bu dönemin sanat ürünlerinin ve hatta özellikle resmi Akademi tarafindan, onay görenlerinin ardinda, cinsellik yatmaktadir. 19. yüzyil, erotik basmalarin son derece moda oldugu bir dönemdir. Çogunlukla bu basma resimler ya da çizimler, krallarin ve soylularin cinsel yasantilarini konu almaktaydi. Bu yüzyil , ayni zamanda Neoklasizmin, Romantizm akimi tarafindan asilmasina da tanik olmustur. Mitolojik ask öykülerinden yola çikan Neoklasik yapitlar gerçi her türlü tutkudan yoksun degildir, ancak Romantizmin erotik anlayisi, Delacroix’da özellikle ifadesini buldugu üzere, siddet boyutunun kaçinilmaz oldugunu öne sürer. Baudelaire’ in, Delacroix’nin yapitlarinda belirli bir sadizm temasi yakalamis olmasi rastlantisal degildir.
19. yüzyilin ikinci yarisinda cinselligi mitolojik kahramanlarin arkasina saklama ikiyuzlülügünü gösterdikleri için hem resmi akademi tarafindan, hem de sarayca alkislanan ve desteklenen sanatçilarla, çiplakligi ve cinselligi Manet veya Courbet gibi bir fahise ya da gerçek yasamdan alinan bir kadinla sergileyen ressamlar arasinda kesin bir ayirim ortaya çikti. Ancak herseye ragmen akademik ressamlarin, cinsellikten korkmaya kosullanmis erkek ve kadinlarin bastirilmis duygularina bir bosalim yolu sagladigi belirtilmelidir. Bunu yaparken, bol miktarda Klasizme ve mitolojiye dayandiklari için, yansittiklari,erotizm, zararsiz ve güvenilir sayilmistir. Oysa bu dönemde Toulouse Lautrec ve Degas, fahiselerin evrenini kesfetmektedirler. Gözlemlediklerini oldugu gibi yapitlarina aktarirlar. Bu dürüstlük Gaugin ve Van Gogh’da görülür. Çiplak kadin vücutlari, ne bir cinsel nesne olarak sömürülmekte, ne de mitolojik bir peçe arkasina saklanmaktadir. Bir güzellik kaynagi olarak sunulmakta ve yüceltilmektedir.
19. yüzyilin sonu ve 20. yüzyilin basinda Rodin’den Klimt’e kadar uzanan bir grup sanatçi, duyarliligin daha karanlik olan yaniyla ugrasmislardir. Klimt’in baslica tutkusu, “femme fatale” imajidir; erkegin basina çesitli dertler açan, dayanilmaz güzellikte ve cinsellikte kadin imajlari onu etkiler. Yüzyilin ortalarina dogru, Grosz ve Beckmann’in resimlerinde erotizm bizzat erotizmin temel felsefesinden bagimsiz bir takim düsünceleri ifade etmek amaciyla kullanilmistir. Özellikle Grosz’un yapitlarinda erotizm araciligiyla verdigi mesajlar, siyasal niteliktedir. Rus Devrimi, Alman Nazizmi ve II. Dünya Savasi’nin yasandigi bir çagda sanatçilarin yapitlarinda sosyal içerikli konulara yer vermesi ve bir ifade biçimi olarak erotik motiflerden yararlanmasi olagandir.
Ayni yüzyilda ayri bir akim olarak Sürrealizm, agirlikla düsler dünyasindan esinleniyordu. Düslerin cinsel içerigi, bu okulun temel dayanagi olmustur. Baslibasina bir akim sayilabilecek olan Picasso’nun tüm sanat yasami boyunca erotizm, vazgeçilmez tutkusu olmustur. Çesitli dönemlerinde verdigi ürünlerde yalnizca erotik çagrisimlar degil, bizzat erotik konular bulmak mümkündür. Sanatçi erotizm ve sanatin ayri seyler olmadigini kendi sözleriyle de ifade etmistir.Insanlar arasi iletisimin en önemli kanallarindan biri olan cinselligin etkisi, Ruhbilimciler tarafindan arastirilip açikliga kavustukça, erotizm, daha yogun bir sekilde güncel yasama girmektedir. Bugün erotizm, agirlikla görsel ve isitsel yollardan toplu olarak yasamimizda etkili olmaktadir. Baleden , Modern Dans’a, Folklor oyunlarindan “show”lara, modadan reklamciliga kadar birbirinden son derece farkli binbir konuda erotizmin açik ya da örtülü izlerini bulmak kaçinilmazdir. Reklam filmlerinde kullanilan ses tonlamalari, moda defilelerinde en kapali giysilerin sunulusunda bile basvurulan hareket kaliplari, ambalaj kagitlarinin desenleri veya biçimleri, gözlük modelleri erotik motiflerden bagisik degildir. Bütün bunlar günümüzde erotizmin ikinci boyutunun cinsellik coskusuyla yapilan oyunlar ve bunlarin çesitli toplumsal olaylara ve alanlara yaptigi etkilerin büyük agirlik kazandigina isaret etmektedir. Kuskusuz, erotizmin günlük yasama girmesi, cinselligin insan yasantisindaki öneminin kesfedilerek reklam,müzik, sinema, tiyatro ve edebiyat gibi alanlarda yogun islenisiyle paraleldir.
                                                                                               (http://cinselsagliksorunlari.com/)'dan alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder